YALNIZLIK GUNCESI EPISODE II  




.



yanlizliga öyle bir alisirsiniz ki, bi baskasiyla konusmaya karar verdiginizde eskisi kadar iyi konusamadiginizi, sesinizin kisildigini hissedersiniz, sanki konusmayi yeni ögrenmis gibi acemi ve kararsiz konusursunuz, karsidaki de sizin mal oldugunuzu düsünüp ona göre cevap verir... cevabinizi almissinizdir, geri veremeyecek bir çocuk evlat edinmissinizdir, yanlizliginizin elinden tutar, küçük ve karanlik odaniza geri döner, yanlizliginiza sarilir uyursunuz...

"ben yalnizligi gelir geçer gördüm" demis Cahit Külebi ...


"yalnızlık.. gelisi dogum gibidir, iki kisi ister. gidisi ise tek kisiliktir, olum gibi..." demiş Özdemir Asaf


özdemir asaf'ın yalnızlığa övgüsünden:

"(...) yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
boyuna bekler dönsün diye sesini.
(...)
yalnızlığın gidecek yeri yoktur;
boyuna kapısına döner, açan olmaz.
mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var (...)"



.


.

YALNIZLIK GUNCESI EPISODE - I  

... "yalnizlik" kavraminin mutlakligi bilindiginde anlasilacaktir ki;
uzaylilar varsa, evrende hep beraber yalnizizdir.
bu kadar basittir. hukumetler saklayadursun, gercek budur.
fakat yalnizligi safdisi birakan teknolojileri varsa, ayri. o zaman yalnizlik yalnizca insana mahsustur. peki ama.. iyi de, o zaman.. hmmm.. ne diyordum ben.
amaaan. ozetle: cok yalniziz be günlük.




.

YASAMAYI BECEREMIYORSUN !!  

durmak, asılı kalmak, kendinle kavga etmek,
yanılgıları kabullenmemek, bahane bulmak,
sevememek ya da sadece kendini sevmek,
kotaramayınca başkalarını suçlamak, toleranssız olmak, ....
ve sürekli acı çekmek... acı çektikçe törpülenmek,
saldırganlaşmak ... döngüye girmek..
çıkamamak..
denememek..
gitmek, bitmek ve kaybolmak..



.

banane felsefesi  

banane felsefesinin çok basit bir içeriği vardır.
hatta içerik olamayacak kadar basittir.
felsefeyi uygulayabilmek için tek yapmanız gereken "banane" kelimesini sıklıkla kullanmak olacaktır.
eğer yazıyı buraya kadar okuduysanız, katetmeniz gereken çok yol var onu söyleyeyim, çünkü bu felsefenin master ları daha başlığın yarısını okuduktan sonra "yaw banane, bundan sonrasını da başkası okusun" demiştir, içinden.
bu statünün bir üstünde bunu demeye bile üşeniyorsun.

not : bu banane ayrı yazılıyormuş ama hem bölücülük olmasın diye ayırmıyorum hem de banane.



.

cocukken  

* radyoda hava durumunda duydugumda hatirladim: "karmakarisik yagmur"; "nasıl yani" diye dusunurdum kucukken...

*gunesle ay ı aynı sey zannederdım. günes gündüz parlıyor, gece de karanlık oldugu icin sönüyor gibi bisi düsünüyodum sanırım. bide aksam bi taraftan girip öbür taraftan cıkıyor, öyle geziniyor gibi bi keşfim vardı.

*oturduğumuz sokağın adı eşref efendi sokak'tı ve karşı apartmanda gözlüklü bir amca otururdu, ben de o amcayı eşref efendi sanırdım.

*mercedes benz bayii vardı bizim orada. heralde mercedes benzerleri yazmak istiyorlar ama tabelaya sığmadı diye düşünüyordum. amcaya "mercedes gibi" yazarsanız sığar demiştim. anlamadı salaklar.

*babaanne evinde izlenen çizgi film bittiğinde evden kaçmaya çalışırdım , babaanne tarafından durdurulup nedeni sorulduğunda "bizim evin televizyonundaki çizgi film daha bitmedi kiii" diye yanıt vermişliğim var :).

*cola içmeden önce dayımın şişeden bir yudum almasıyla asidinin hafiflediğini sanırdım. dayım böyle yutturmuş tabi, büyüdükçe taşlar yerine oturdu..

*kredi kartıyla ödeme yapıldığında hiç para ödemiyoruz zannediyodum.(örn:ba ba bunu da alalım,neyse ki kredi kartı var diiil mii?)

*olimpiyatlarda falan sovyetler birliginden sporcular için urs yazınca rus yazacaklarına yanlışlıkla öyle yazdıklarını sanırdım (sovyetler bölününce rus yazmaya başladılar. işe o zamanlar uyanmıştım ama olsun, hah şimdi oldu dedim)

*kadiköyden vapurla karakoy'e giderken jeton atilmadigi ama dönü$te atildigi icin bizi götüren kaptanin sevabına yolcu ta$idigini sanirdim. o zaman bogaz kö;prüsünden haberim yoktu...

*ayrıca merdivenleri birbirine takarak uzaya çıkabileceğimi sanırdım

*kemoterapi yi camel trophy sanardim. kiz kemoterapi den cikti yorgun biraz dediklerinde e dogaldir camel trophy zor. dag, tas, camur yorar adami derdim. simdi insan düsünüyorda ne kadar da salakmisim yahu diyor. hatta ekliyor; düsündükce ne kadar da salakmisim dedirten sanrilar veya sanri bütünleri.

*tv de ekranın bir kosesinde cıkan kanal logolarını kamera objektiflerine yapıstırılmıs stickerlar sanırdım

*bilmem kaç ekran denilince televizyondaki kanal sayisinin kastedildigini sanırdim. evdeki 54 ekran televizyonda 18 kanal oldugunu gorunce kazik yedik sanip cok uzulmustum.

*eğer iyi bir çocuk olursam şirinleri görebileceğimi sanırdım. az süt içmedim ya anne gazlamasıyla.

*futbolda ki duvar pasini, topu saha kenarinda ki reklam panolarina carptirarak yaparlar sanıyordum. top oraya degince tac oluyordu halbuki. eee? ne diye duvar pasi deyip duruyorsun lan, uyuz spiker.

*cocukken yol kenarindaki
yagmur mazgallarini
kumbara sanip
harcligimi atardim
bu yuzden en cok
denizden alacakliyim. ehehe bu da sunay akından yerim :)


*gazetenin birinde "ünlü işadamının metresi" gibi bir manşeti okuyunca zengin insanların yanlarında mezure ile dolaştıklarını sanmıştım. kimseye de birsey sormayı;p saçma salak şeyler düşünmüştüm.

*cocukkken çok derin bi çukur bulup içine girdiğimde dünyanın öbür tarafına çıkacağımı sanırdım

*ayrıca bulutların üstünde bi şehir olduğuna inanırdım.. oraya gitmek için planlar kurardım.. zaten sonra da fizikle tanıştık..

*deprem olursa yorgani basimin ustune cekmenin korunmak icin yeterli olacaiini sanırdım..ne zamanki 17.08.1999 la tanıstım iste o zaman hayatta kalmanın nasıl bir sey oldugunu taş yıgınları arasından hücrelerime kadar hissettim ki o gun bugundur yorganı basımın ustune kadar hıc cekmem .

*dayımlarla çok takıldığımdan sanırım;
babamın adını; enişte, annemin adını; abla sanırdım

*ateist'i bir nevi "ata"cı, ataturkcu sanirdim. babama yasli basli misafirlerin ortasinda "sen ateistsin degil mi" diye sorunca ogrendim...

*hayır en komigide ozkan'i mazhar, mazhar'i fuat, fuat'i da ozkan sanirdim. hala karıstırırm gerci .

*kısa mesafeli koşu yarışlarında parkur farkından mütevellit dış parkurdaki yarışmacının yarışmaya diğerlerine nazaran daha ileride başlamasının nedenini kimseye sormadan anladığım için kendimi çok zeki sanırdım

*spora merakım küçük yıllarda baslamıs ve merak olarak kalmıs işte televizyonda bir futbol takımının kampa girdiğini duyunca antreman sahasının ortasına çadırları kurup, maç gününe kadar orada yaşadıklarını sanırdım.

*ilkokuldayken 18 yaşın evlenmek için ideal bir yaş oldugunu, 20-22 arasının daha modern insanlar için evlenme yaşı oldugunu zannederdim. anket defterlerindeki "sizce ideal evlenme yaşı" kısmına 20 yazardım. (ben modern bir çocuktum ya, ondan tabi) bunun lisesi, üniversitesi oldugunu düşünemezdim. (ne acelem varmışsa artık evlenmek için.) işin komik kısmı pek çok arkadaşım 18 yazar, nadiren 22 nin üstünde fikir belirten çıkardı.

*anayasanın bilmem kaçıncı fıkrası gibi ifadeleri normal bir şekilde fıkra sanı;p babamdan anayasa kitabını istemiştim. babamda "vay anasını kızımız daha ilkokulda anayasa kitabı istiyor" övgüleriyle en kısa zamanda tedarik etmişti anayasa kitabını. 82 anayasası* yazan kitabın üstündeki 82 sayısına da bir anlam verememiştim tabi.
kitabın tamamında komik olan birşey bulamamıştım, enteresan.
şu anki değiştirilen halinde komik ifadeler bulabilirsiniz pek tabi..

*michael jackson la madonna yi evli vee "what's your name?", "my name is" ikilisini "va tis yorney?", "mayney mis" sanirdim..

*ayrıca kendimi bi bok sanırdım. gerçi $imdi 2 bok sanıyorum ya neyse.
john trovolta'nın adını contra volta ve de cihan ünal ı yunus emre sanırdım. çok ilahi bir görüntüsü vardı gözümde.

*dunyanın ustunde degil, icinde yasadıgımızı sanırdım

*ve de soyle bisey var ki 1 ay oncesine kadar şu "kemanımla sana bir ses verebilseydim eger... "
sarkısındaki "ne yazık ki deniz engin şu ufuklar ölgün kısmını"
"ne yazik ki deli zengin şu ufuklar ördü" zannediyordum,



işte bunlarda böyle anılarım . hey gidi genclik...

nostalcik bi sarkı geldi aklıma . orta okul yıllarıma dönüyorum bi sn . gelcem .  

grup vitamin - aşığın şiiri

offfff üzülme be gülüm, sakın üzülme
olmadı işte, ayrıldık
kızmadım sana, kızamıyorum
yeterki sen üzülme ben sana hiç kıyarmıyım
yani o kadar da hıyarmıyım
hıyar dedim de aklıma geldi
yeni sevgilinle aran nasıl

oda seni benim seni çok sevdigim gibi seviyor mu
arasıra goruselim olur mu
misafir ol gel bana yumurta kırayım sana
param pulum yok ama
borc yazdırırız bakkala

seni nasıl sevdigim senin hic şşşeyind.. eee umrunda degil
hatırlarmısın bilmem
o mahur beste çalar müjganla biz fenalasırdık
haa sahi gecen gün bekledim seni
saza niye gelmedin
seni bilmem ama ben acayip gaza geldim
sonra soda içtim, geçti

hatırlamalı, sevgiyle anmalı, unutmamalı, incitmemeli
uçan memeli, kaçan memeli, tutan memeli
öbürü de gelmiş hani bana hani bana demiş
biliyorsun ne yapsam ayılamam senden asla
hafife alma ask vurur insana

birde yer vurur sonra
masa tenisi, bu kadar kolay sanma

ilvanlım
ilvanlım ilvanlım ilvanlım amman
amaan neysee

sen cok guzelsin
aa acayipsin be acayipsin c hicbiri d hepsi senin mi

hatırlarmısın sazlar çalınırdı camlıcanın bahcelerinde
benimde arabanın teyibini calmıslardı
şimdide seni çaldılar benden
ve şimdi içiyorum her gece
her gece başka bir işkembe
paça, tuzlama, kokoreç, kelle gel beni kısmen yelle

haa unutmadan ebabil bir kuşsa saka daha kuştur
saka kuş olarak kalacaktr
kuştur kuş olacaktır
kuştum kuştunuz kuştular kuşarlar

şiirime burda son verirkene
bi dakka doktor bey geliyorum
şiirime burda son verirkene
seni çok sevdigimi soylemek istiyorum
ha birde yeni bir kedi aldım o da çok şeker
gidişim suskun olmustu ama donusum muhtesem oldu
yaslı gittim sen geldim
ac koynunu ben geldim

kısa süren yaz mevsimine ithafen  

zamanın genleşmesi ile açıklayabiliriz bu durumu.yerkürenin kuzeyindekiler yazı yaşarlarken aslında dünya güneşten en uzak noktadır.güneyküre için bunun tam tersi geçerli malum(güneş ışınlarının dik gelmesi yazları ve kışları ortaya çıkarıyor).
şimdi biz güneşten uzaktayken, güneşin çekim gücünden de uzaklaşıyoruz, az da olsa.dolayısıyla dünyanın hızı yavaşlıyor.dünyanın hızı yavaşladıkça yaşadığı zaman hızlanıyor.dolayısıyla kışa göre daha hızlı bir zaman algılamasına giriyoruz.böylelikle aslında 3 ay olan yaz , 3 olay olan kışa göre daha hızlı geçiyor, bazılarımız bunu gün ışığının daha uzun sürmesine bağlıyorlar.

olay bu ama ben güzel anlatamadım anasını satim.neyse zaten zaman da geldi geçti bak .

the time is gone, the entry is over,
thought i'd something more to say.
(burda pink floyd time çalarken şarkı sonu geliyor şarkı birden breathe dönüyor mütiş oldu)

not:bu arada pink floyd "every year is getting shorter never seem to find the time" kelimesinin de bilimsel bir açıklaması var.

Brezilya dizileri  

Nostalji yapasım geldi . zihnimin tozlu paslı köşelerinde ne varsa dökeyim istedim ama kapasitem yetmed, . şimdilik bununla yetinelim ama tabeyki baska seyler de cıkacak .

ulan koskoca bi nesil brezilya dizileriyle büyüdük . akşı ihaneti entrikayı onlardan ögrendik mnkym .

antonyo, moriantes, mersedes, isabella, umbrella , hose antonia , mariya mersedes . hepsi sanki ailenden biri gibi degil miydi hı ?

evin reislerinin, lordların ve birlikte tüm kamaranın sanki etrafta başka kadın yokmuş dengi dengine çalan davul noksanlığı gibi gidip evde ne kadar temizlikçi, uşak, sürücü varsa onlara sırılsıklam aşık olmaası o dönem gençlerimizi zengin karı zengin koca avına tesvik etmemişmidir ? ne de olsa imkansız diye birsey yok degil mi kii :)))

ayrıca hedef kitlesi ev kadınları oldugundan onemli olaylar en az üç kez sozle tekrarlanır..
- armando julia ile evlenmis.
- ne armando julia ile mi evlenmiş ?
- evet bende inanmadım ama armando julia ile evlenmis..
boylelikle o sırada yemek yapan, evi silen, ütüsü ile mesgul hanımlar bu olayları izlemese bile kaçırmaz..

önceleri zavallı bi hizmetçi kız olurdu, ne biliyim ufaklık olurdu, bahçıvan olurdu. olurdu olurdu ama hepsi bi edep içinde olurdu, terbiyesizlik yapmazlardı. artık bakıyorum dizi dizi değil sabah playboy kuşağı olmuş. yarı çıplak hatunlar havuz başlarında, sahil kenarlarında kah süper mini eteklerle kah tangalarla güle oynaya geziyorlar. hele bi vahşi kedi vardı gecen yaz tatilde evde bir iki sabah denk geldiydim , ben öyle vücut ne gördüm ne işittim arkadaş. sabah sabah gözümüzü açtığımız gibi bunları gösteriyorlar adama, ondan sonra sen türk gencinden verim bekle, üretim bekle, atılım bekle...

bunca yıldır egitildik bu dizilerle ve artık en alasını biz yapabilir durumdayız, dolayısı ile artık ( türk dizileri) var. ( sündür allah sündür)ün beyaz cam versiyonu...

ejderha  

amerikalilarin ejderhadan korkma sebebi, eger bir ejderha ile karsilasirlarsa nasil davranacaklarini onlara gostermis olan bir hollywood filminin henuz cekilmemis olmasidir..hayati filmlerden ve tv'den ibaret belleyen amerikalilara uzayli desen koymaz, zira biliyodur ki toplarsin jetti filoydu, baskanin bile savas pilotudur, cakarsin iki atom bombasini gozune, patlatip gelirsin serefsizin yasam formlarini..goktasi mi dusecek, panige mahal yok, misler gibi uzay mekigine at kahramanlari, ister vidanjorle deler, ister tasi sikar suyunu cikartir..ama ejderha dedim mi durmak gerekir, ejderhaya en yakin bir ihrac urunu godzilla'yi goren amerikalilarin kicini filmlerde bile fransizlar kurtarir, ejderhalar sadece yabancilarin basina gelen birseydir zira (ejderhanin isi mi yok canim, gidip londra'yi bassin onlar)..hap yapip yutturulmamis bir taktikleri olmadigi surece amerikalilar ejderhadan korkmasin da ne yapsin..